23 Haziran 2015 Salı

Mimar Sinan'ın gizli aşkı...

Ah ah, Şehri İstanbul, ne güzel bir yer değil mi? Siz hiç ortasından deniz geçen başka bir şehir biliyor musunuz?
Yok zaten yok efendim. İstanbul dünyada bir tek. Napolyon, “ Eğer dünya tek bir ülkeden meydana gelseydi, başkenti İstanbul olurdu” dememiş boşuna. Şimdi kime “aşk denince aklınıza hangi şehir gelir” diye sorsanız. “Paris” derler. Ya alakası var efendim. Bunu söyleyenler İstanbul’da ne muhteşem aşklar yaşandığını bilmiyor demektir. Şimdi size bu büyülü şehrin içine gizlenmiş, büyük bir aşkı anlatayım da ne demek istediğimi siz de anlayın... Boşuna gizlenmiş demiyorum heee haberiniz olsun. Gerçekten de aşık olan er kişi, sevdiği kadına duyduğu sevdayı şehrin iki yakasında mıhlamış resmen. Bunu yapan kim mi? İsmini duymayan var mıdır acaba… Mimar Sinan efendim… Koca Sinan yani…
Mimar Sinan, Osmanlı’nın baş mimarı. … Yaaa adını duyunca aklınıza, Camiler, köprüler, medreseler gelir de aşk hiç gelmez değil mi? Oysa Mimar Sinan birine meftun olmuş… Tutulmuş yani.. Anlayacağız Mimar Sinan, abayı fena yakmış. Ah ah hem de kime… Kavuşması imkansız birine… Kanuni Sultan Süleyman Han’ın Hürrem Sultan’dan olma kızına. Güzeller güzeli Mihrimah Sultan’a… Eee sen kalkıp, Cihan Padişahı Sultan Süleyman’ın kızına abayı yakarsan, çıra gibi yanmayı da göze alacaksın tabi… Bir de karşısında Saray entrikalarının piri Hürrem Sultan var. Almak kolay mı Hürrem Sultan’dan o kızı. Alamamış elbette. Sevdiği kadın, Rüstem Paşa’ya yar olmuş.
Mimar Sinan bu aşkını dağlara yazacak değil ya. O da gitmiş yaptığı eserlere işlemiş sevdiği kadına duyduğu aşkı… Siz İstanbul’da iki tane Mihrimah Sultan Camii olduğunu bilir misiniz? Nerdeee, düşünen araştıran işi bunlar… Efendim, Camilerin biri Üsküdar’da diğeri ise Edirnekapı’da… Yani O dönem İstanbul’unun iki ucuna yapmış Koca Sinan bu camileri. Şimdi, bu iki eserin içinde barındırdığı aşkı anlamak için Mihrimah isminin ne anlama geldiğini bilmek gerek. Mihrimah, Farsça’da ay ve güneş anlamına geliyor… Mimar Sinan bu. Boş işlerin adamı değil. Hemen saksıyı çalıştırmış tabi. İlk camiyi Üsküdar’a yapmaya karar verir. Eseri 7 yılda tamamlar. Hatta camii’nın mimarisini Mihrimah Sultan’ın beline kadar uzanan saçlarından ilham alarak yapar. Dikkatli gözler, Üsküdar’daki camide Mihrimah Sultan’ın sülietini görebilir. Yolunuz oradan geçerse şöyle yukarıdan aşağıya bir bakın ne demek istediğimi anlayacaksınız...
İkinci camiyi ise İstanbul'un en yüksek tepesi olan yere, Edirnekapı surlarının yanına inşa eder. Tamam, anladık iki ayrı cami yapmış, iyi de aşk bunun neresinde diye düşünüyorsunuz değil mi? Acele etmeyin efendim anlatıyorum. Bırakın da tadını çıkarta çıkarta anlatayım di mi ama... Ne demiştik, Mihrimah, Farsça’da ay ve güneş anlamına geliyordu. Bu bilgiyi koyun cebinize... Mihrimah Sultan 21 Mart’ta doğmuş. Bu da size ikinci bilgi. Mihrimah Sultan'ın da doğum günü olan 21 Mart günü, Mimar Sinan'ın Edirnekapı'da yaptığı caminin minaresi arkasından güneş batarken, Üsküdar'daki Mihrimah Sultan Camii'nin iki minaresi arasından ay doğmaktadır.
Yaaaa işte alın size aşk... Koca Sinan sadece bir mimar değil... Aynı zamanda bir Matematik dehasıdır. , Mimar Sinan bu... Kafası zehir gibi çalışıyor. Sevdiği kadına ismiyle seslenmiş. “Sen benim Güneşimsin, ayımsın... Sen benim gizli aşkımsın” demiş... Yani, eserlerini öyle iki yere yapmıştı ki, gökkubbenin altında binlerce yıl aşkını yaşatabilecekti. Bir insan sevdiğine bundan daha güzel bir hediye verebilir mi? Eee Nazım Hikmet, “Sende, ben, imkansızlığı seviyorum” dememiş boşuna. Mimar Sinan’da imkansız aşkını kendi üslubuyla dile getirmiş.. Ah ah... aşk güzel şey üstadım... Kahrını çekmeye değer Aşık olmaktan korkmayın efendim... Benden söylemesi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder